|
|
|
Doğum günlerini hiç sevmem, pasta sevmem ama sebeb bu değil.
Daha ilkokula giderken sınıftan bir kızın doğum gününe bir tuğlayı paketleyip hediye diye götürmüştüm. Tabi bütün okul, gelen en büyük ve en ağır hediyenin ne olduğunu merak etmeye başlamıştı. Hatta lanet olası öğretmenler bile. lanet olası diyorum çünkü hediyeyi bütün sınıfın önünde kıza vermemi istediler. Verdim. Hass. olanları hatılamak istemiyorum. Kız önce heyacanla paketi açmaya çalıştı, sonra elinden yere düşürdü, değerli hediyesi kırıldı zannedip gözleri doldu. bana üzgün bir şekilde baktı.
Ben,
-önemli değil, bir tane daha alırım dedim. Neyse kız paketi açtı , gözleri yavaşça büyüdü, bana baktı, sonra tekrar elindeki tuğlaya baktı. kaldırabilse kafama tuğlayı çakacaktı ama o ağlamayı tercih etti. tuğlayı gören sınıftan "oououououou" gibi salak bir ses çıktı . Kız tekrar bana bakıp, -bu defa gözler küçücük, kısılmış şekilde-
-alla belanı versin (üsnü şenlendiricinin karısnın tonuyla oku) diyerek sınıftan çıkıp tuvalete gitti. ona destek olan diğer kızlarda arkasından.(mırıl mırıl mırıl) O kızlara destek(?) olan şerefsiz arkadaşlarımda pis sırıtışlarla onların arkasından. Öğretmenler "ayaklı ansiklopedi" dedikleri bana bakıp,
-yakıştımı sana sefer dediler ve dönüp gittiler. Sınıfta bir 1 başıma kalmıştım, bir süre gençliğe hitabeyi okuyup kendimi iyi hissetmeye çalıştım ama olmadı. Hernedense herkes çok gülecek sanmıştım.
Yaş 8, Sınıf 2. Kızlar konusunda ilk ders. kızlar erkekler gibi değildir. Nasıllar diye sorma, hala bilmiyorum ve bu ilk önermemin her zaman arkasındayım.
Geçenlerde doğumgünü sevmememin sebebi bu da olamaz, başka bir şey olmalı diye düşünürken kafama aniden çakan bişey-karımın terliği sanırım- ile fark ediverdimki benim doğum günüm yok , ondan sevmiyorum demek ki.
nasıl yok derseniz şöyle; abimin doğumunu saatine kadar hatırlayan annem benim seneyi bile hatırlamıyor. "bubanın muhtar olduğu seneydi" diyor. babamda rahmetli soramıyorum, konu komşuya soruyorum.
-amit aacı benim bubam ne zaman muhtar oldu?
-olmaz olaydı, bu tv yi o getirdi bu köye, bak kimse kimseyle konuşmuyor artık. (hay muhabbetinize)
-hangi sene amit aacı?
-ne bileyim be kızan, elektriklerin geldiği seneydi, o sene çok kış yaptıydı.
-her boku hatırlıyorsunda senesinimi hatırlmıyorsun?
benim doğum günüm yok, ayım var. ekim ayı işte. öylede de demez annem. derki "kasıma 25 gün vardı". sanırsınki 5 ekim. "haaayır öyle değil" der 30 yaşındayken. bütün arkdaşlıklar kurulmuş, dostluklar edinilmiş, herkes 5 ekim diye kutluyorken o "koca kasım'a 25 gün vardı, pancar çıkarıyorduk işte kızanım" deyiverir.
-kasım günleri 8 kasımda başlar, bu durumda 13 ekimdir benim doğum günü dimi anne?
-üledir eralde be kızanım. rüştü'nün düün vardı, cumartesiydi.
-allam hiç doğmasaydım.
-rüştü abi istiymki sana bişi sorayım, sen ayın kaçında evlendin?
-abe kızan, bubanın muhtar olduğu seneydi, elektirikler yeni geldiydi.
yine başla döndük..
Ölecek diye 6 ay , mayıs'a kadar beklemişlerde taa mayıs ta kaydettirmişler. o bakımdan 6 ayda bir doğum günü. işyeri, okul gibi resmi yerlerde 10 mayıs, sivil hayatta bir kısım eş dostla 5 ekim, annemin son kazığını bilenlerle 13 ekim.
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 8 ziyaretçi (9 klik) kişi burdaydı!
http://www.siirdostu.com/siirler/5492/cemil_durgut/jole_diken_kafalar_ve_suslu_kizlar.html
|
|
|
|
|
|
|
|